FUN
FUN
Kendisinin ve öğrencilerinin hevesine rağmen Freud psikanalizin manevi yaşama ve toplumsal örgütlenmeye umabileceğimiz en ufak bir iyileştirmeyi sağlamaktaki olanaksızlığını yaşamıştır. Hatta kendi benzerlerini “ayak takımı” (kullanılan Almanca terimi bana söyleyecek olan kişiye şimdiden teşekkür ediyorum) olarak nitelemeye itilmiştir ve hareketin onun etrafındaki tarihi onu istikrarsızlaştırıp itibarsızlaştırmak için yapılan sürekli revizyonların tarihidir. Şunu ortaya koyalım ki entelektüel mirasını kendisi tarafından analiz edilmiş, üstelik lezbiyen ve hiç olamayacağı kadar obsesyonel olan kızlarından birine bırakma zorunluluğu, doktrine izini bırakmış bir paranoyaya tanıklık eder.
Lacan elbette kendisine anında acı veren bu durumdan ders çıkarmıştır ama onun kat ettiği mesafenin sağlamış olduğu soluğa rağmen daha iyisini başaramadı ve ne kendisinin ne de ondan faydalanan grupların çalışmalarından çıkan dersler de daha iyi olmuşa benzemiyor.
Peki bizimki istisna mı ? Eğer gözleri benim geleceğime, daha da kötüsü kişiliğime kitlenmiş olan karamsar yüzler ve onların karamsar tahminlerini göz önüne alacak olursak, çoktan hapı yutmuşuz.
Öyleyse benim kişiliğimden yola çıkalım. O, bizi şu soruya yaklaşmaya iten noktadan ayrılma konusundaki beceriksizliğiyle ayırt edilebilir: semptom, konuşan-varlığın yazgısı mıdır ?
Bizim sonucumuzdan yola çıkarak yargıya varırsak : kesinlikle. Ama belki de bu her şeyden çok benim midir ya da sizin midir, bu sadece FUN için yapılacak onca şeyden başka nedir? Bir de FUN’ın gelecekteki yatırımların yöneticisi olmasını ummaktan başka bir şey elimden gelmiyor. Bu beni tabiiki neşelendirecektir.